Babam..
- Merve Shagaleh
- 11 Eyl 2017
- 4 dakikada okunur
Bir akşamüstü telefon geldi. Arayan annemdi.. Babamı yoğun bakıma aldıklarını söyledi.
Ondan sonrası çok hızlı ve bulanık.. ilk uçakla babamın yattığı Antalya Eğitim ve Araştırma hastanesine tüm kardeşler olarak gittik. Annem perişandı, günde 1 kez en fazla 5 dakika görüş izni vardı. ilk geldiğimiz gün görüşe ben girdim. Ablamla yazı tura atmıştık ve ben kazanmıştım. Kapıda ki alkol ile elimi temizledim. Yoğun bakıma açılan son ve 3. kapının açılmasını beklerken ne ile karşılacağımı bilmiyordum.
Kapı açıldı yoğun bakımın en solda ki birinci oda da babam yatıyordu. Bulunduğu bölüme girdiğimde etrafında bir sürü ekranların seslerini duydum. Gözüm babamın ağzından soktukları borunun ucu solunum cihazına bağlı olduğu takıldı. Nefes alamıyordu ve ciğerlerine saldıkları hortum boğazını acıtıyordu ayrıca hortumu sabitlemek için sargı bezleriyle ağzını bağlamışlardı. Yanına sessizce yaklaşıp baba dediğimi hatırlıyorum. Gözlerini hafifçe araladı. Elimi başına koyup babam ben geldim kızın Merve dedim. Kıpırdamaya çalıştı. Gözleri küçük bir çocuk gibi korkarak bakıyordu. Öyle içim ezildi ki kahroldum o oda da.. Elini tuttum, başını sevdim. ''Hepimiz buradayız seni bekliyoruz. İyi ol ve çık buradan. Hepimiz kapıdayız.'' dedim. Gözlerini yavaşça kapadı ve uyumaya başladı. Oradan çıkarken 10 yaş daha yaşlandığımı düşündüm. Dış kapıda annem benden duyacak iyi bir haber bekliyordu. Yoğun bakım doktoru hastanın onkoloji hastası olduğunu, umut olmadığını herşeye hazırlıklı olmamız gerektiğini söyledi. 12 gün süren yoğun bakım savaşımız başladı. Annem 12 gün boyunca yoğun bakım servisinin kapısında duran sandalye de yattı. Annem babama karşı çok vefakar bir kadındı. Babam son evrelerinde konuşamıyordu ama yinede annemin elini kendi kalbine koyup uzun uzun susuyordu. Babam da sağlığında annemin vefasından bahsederdi. 12 gün boyunca kardeşler olarak sırayla babamı görmeye girdik. Her geçen gün durumu kötüleşti. Önce satürasyon cihazı oksijen miktarı 60 idi. Sonra burnundan saldıkları bir hortumla beslendi. Sonra umut verici gelişmeler yaşandı. Verilen oksijen miktarı 15 e kadar indi. Kendi kendine nefes alabiliyordu. En son 16 haziran cuma günü yanına girdiğimde çok yorgun görünüyordu. Zor nefes aldığını göğsünden görebiliyordum. Yarı baygın durumda idi. Konuştuğumda beni duyduğunu kalp ritmini gösteren cihazdan anladım. Heyecanlandı ve kalp ritmi değişti. Annemden ve onu beklediğimden bahsettim. Tüm kızlarının adını teker teker saydım. Torunun da seni bekliyor dedim. Gözlerini açmaya çalıştı ama açamadı. Işıklar gözünü rahatsız etmesin diye önce gözlerini bantladılar sonra vazelin sürdüler. Gözleri birbirine yapıştığı için gözlerini açamıyordu. Başını sevdim, elini tuttum, çıplak omzundan öptüm, elimi göğsüne koyup buradayız biz dedim. Babamın yanına giren herkes o günün tarihini söylüyor ve saati bildiriyordu. Ve kaç gündür orada yattığı bilgisini veriyorduk. Babama o kadar odaklanmıştım ki bana ayrılan kısacık vakti değerlendirmek için ilk girdiğim saniyeden konuşmaya devam ediyordum. Doktorun odaya girdiğini bana seslenmeden farketmedim bile. Babamın durumu iyiye gittiğini hafta sonu boyunca izleyeceklerini ve pazartesi solunum cihazından ayırmayı deneyeceklerini söyledi. Babamın yanından uçarak gittim annemin yanına. Küçük ama güzel ihtimali söyledim. Sarıldık ağladık. Bol bol dua ettik. Ertesi gün cumartesi görüşe annem girdi. Ağlayarak çıktı durumunu iyi görmediğini anneme hiç tepki vermediğini söyledi. Sadece nefes alıyor ve uyuyordu. Sonra ki gün Pazar günü babalar gününde sabah saat 10 da babamın kalbi durdu. Doktorlar defibilatör cihazı ile yeniden döndürmeyi başardılar. Annem sabah arayıp erken görüş olduğunu söyledi. Korkuyla tüm kardeşler hastaneye koştuk. Annem perişandı ve çok üzgündü. Görüşe çağırmalarını bekliyorduk. 2 kapının olduğu iç içe duran cam kapılardan sakince geçerek gelen doktoru gördük. Kapıya ilk koşan annemdi. Hepimiz annemin arkasında duruyorduk. ''Hastayı kaybettik'' dedi. Ondan sonra hatırladığım annem yerde, kardeşlerim perişan, ağlamalar.. Ben mi? İlk bir kaç saniye öylece ayakta kaldım. Ağlayacak bağıracak yada kendimi kaybedecek lüksüm yoktu. Annem bayılmıştı ve oğlum yanımdaydı. Annemi acile götürdüler. Ben yoğun bakım kapısında babamın çıkarılmasını bekledim. Sessizce ama çok gürültülü ağlıyordum. Tüm gürültü yangın içimdeydi. Babamı çıkardıkları an sedyede beyaz örtüye sarılı bir beden gördüm sadece. Morga indirilirken kulağına eğilip gözün arkada kalmasın annem bize emanet dedim. Ve asansör kapısı kapandı.
Morg
Ne soğuk bir kelime.. Kendisi gibi.. -15 derece de yatay buzdolabı.
Son kez görelim diye yalvarınca bizi babamın yanına soktular. Yüzünü açtılar. Ben kendimi yine tuttum. Niye tuttum? Herşey müsaitti. Oğlum dışarıdaydı, annem uzaktaydı. Niye bağırıp çağırmadım. Baba nereye geri dön demedim. Bilmiyorum.. Allah yardım etti ve kendimi tuttum. Azrailin yeni elinden çıkmış babamı hiç incitmedim sarsmadım. Yanağını sevdim okşadım. Hepimiz birbirimize emanetiz hiç gözün arkada kalmasın için rahat olsun. Seni Allaha emanet ediyorum babam dedim, diyebildim. Görevliler bizi çıkardı.. Evraklar imzalandı, babamın nufüs kağıdını hastaneye teslim ettik elimizde bir ölüm kağıdı ile eve geldik. Morg gibi soğuk bir bıçak hepimizi kesmiş gibiydi. Kimse kanadığını farketmiyordu ama derin bir sızı çekiyorduk. Akşam ilk uçakla ablam İstanbul'dan geldi. Havalimanından ablamı alıp hastaneye gittik. Babamla son kez vedalaşmak için tekrar morga girdik. Babamı ikinci kez görmüştüm ama ilk girdiği gibi sıcak değildi. Somsoğuk ve taş gibiydi. Yüzü çok sertti.. Artık babam değildi sanki, Alem değiştirmişti ve bedeni artık bu alemde tutunamıyordu. Sağ gözünün kanadığını ve kanın kuruduğunu o anda farkettim. Ölmek zordu. Hemde çok zor. Babamın fiilen ölmesi 6 ay sürmüştü. Ameliyattan sonra 6 ay yaşayabildi.
Ertesi gün İkindi Namazı
Babamı yıkadılar, kefenlediler, güzel kokular sürdüler. Sağlığında gittiği 3 camii den selası verildi. İnsanın kendi babasının selasını balkonda öylece oturup dinlemesi ne muhteşem bir tecrübe.. Selanın sonunda babamın adını okumalarına rağmen vefat ettiğini idrak edemiyor insan. Ölüm soğuk.. Kabullenmek imtihanın ilk evresi..
Cenaze arabasında babamın kızları ve babamın nikahlı eşi vardı. Arkamızda yeşil tabutta babam yatıyordu. O an sanki babam bizim metanetimizi kutlar gibi sırtımızı tutuyormuş hissine kapıldım. Bunu o anda söylediğimde onlarında aynı hissiyatta olduğuklarını anladım. Şöför amca da "bazı cenazeler gitmez, araba zorlanır geri geri gider sanki ama bu cenaze uçuyor resmen" dediğinde kalbimiz ferahladı. Salavat çekerek uğurlamaya götürüyorduk babamı..
Babamın vasiyeti üzerine Antalya'da ki evimize yakın bir mezarlığa defnettik. Defin başlar başlamaz ılık bir yaz yağmuru bastırdı. Annem, ben ve kardeşlerim babam için açılan çukura bir kaç metre uzaklıkta bekleyip birbirimizi teskin ettik. O kadar yağmur yağdı ki elbiselerimiz eşarplarımız su içinde kaldı. Ama aldırış etmiyor, kimse yağmurdan kaçmıyordu.. Babamı mezara koydular, kefen bezinin bağını çözdüler, taşlarını dizip defnettiler. Duamızı yapmak için kabri başına geldiğimizde hepimiz babama sarılır gibi toprağa sarıldık.. Heryer yağmurdan dolayı çamurdu. Ayaklarımız elbiselerimiz ama en çok ellerimiz. Ellerime baktım. Babamın toprağına bulaşan çamurla kaplı ellerime.. Onu Allah'a emanet edip çekip geldim..
Babam çok ızdırap çekmişti. Bir kez bile ah demedi. Çok şükür iyiyim dedi. Asla hastalığına isyan etmedi. Allahı tanıyarak veda etti dünyaya. Namazını kılardı. Son nefesini vermeden annem ona şahadet getirtebilmişti. Ramazan ayının son 10 günü içinde Hakka yürüdü. Ne mutlu ona ki Ölümü güzel oldu. Rabbim bizlere de ecel gelince güzel ölümler nasip etsin.
Şu yazımı buraya kadar kim okuduysa Babacığımın Ruhuna El Fatiha
Babamın neyi vardı? Diye soranlar aşağıda ki linke tık tık
http://merve.shagaleh.com/?p=134
SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ? Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum/olduk
Comentários